qoNuL_YoRquNu58
  Aşk Hikayeleri
                 

 

Sadece Ölünce – Olumune Sevmek

olumunesevmekİmkânsız dediğimiz şeylere çözüm yolu bulmak imkânsız değildir.”
Bu satırları karaladı defterinin boş sayfalarından birine. Aslında bütün sayfaları boştu defterinin. Kim bilir en son ne zaman not tutmuştu girdiği her hangi bir derste. Uzun zamandır derslere girmez olmuştu ve derse girdiği zamanlarda da yaptığı şey bir şeyler okumak ya da bir şeyler yazmak oluyordu.
Canı sıkkındı uzun zamandır ki bu can sıkıntısı içindeki karanlığın gittikçe büyümesine sebep oluyordu. Acımasız bir tümör gibi yayılıyordu bedeninin her bir zerresine. Onun ışığı yoktu. Karanlığa mahkûm gibiydi aylardır. Işığı gördüğü vakit kaçıyordu arkasına bakmadan kendi karanlık dünyasının derinliklerine doğru.
Hiç ışığı olmamış mıydı peki onun? Tabii ki olmuştu zamanında. Dünya üzerinde mevcut olan ve göze en tatlı gelen, en hoş ışık ondaydı. Aşk ondaydı aylar önce, karanlık dünyaların vazgeçilmez parlaklığı.
Gidenin arkasından bakakaldı saatlerce, gidenin arkasından ağladı günlerce ve gidenin arkasından “gideni” yazdı satırlarca. Karanlığ a teslim etti kendini müebbedi kabul edip. Uzanan her bir yardım elini fütursuzca geri çevirdi, gözyaşlarını silmek isteyen her elden kaçtı, o elin nereden geldiği bilmeden.
Kırk dakikalık gerilim halini alan, katılmak zorunda olduğu derslerde bunaltılarla mücadele ediyordu her gün. Okuldan çıkıp karanlık dünyasına doğru yol alıyordu bir an bile beklemeden, her gün. Gün ışığı katlanılmazdı, insanlar katlanılmaz ve sahteydi onun için. O ise aylar önce inmişti bu yalancı sahneden ve teslim etmişti kendini bir bilinmeze. Herkes ölmüştü, herkes ölmüştü ve ciğerleri oksijenle dolan herkes ölümü çoktan tatmıştı aslında.
Sadece koşuyordu karanlığa ulaşabilmek adına. Bir toplu taşıma aracıyla daha hızlı kavuşabilirdi karanlığına fakat o koşuyordu durmadan. Aylardır kulaklarında çınlayan, sevdiğinin sesini bastırabilirdi araçların gürültüsü, korkuyordu. Bayılacak gibi olana dek koşuyordu. Amaçsızlık derman bırakmamıştı fakat o bunlara rağmen koşuyordu ciğerlerine nefes gibi dolan aşk ile birlikte.
Ne demişti sevdiği ona? İmkânsız! Fakat imkân dâhilinde olmayan hiçbir şey yoktu ona göre. “Birbirimize sahip olmamız gibi bir durum, ikimizde ölmeden mümkün olamaz.” Böyle demişti aylar önce. Ne demekti ki bu? Yani ikisi de ölürse birlikte olabilecekler miydi? Kesinlikle!
Bir saat içinde sayfalarca yazdı, yazdı, yazdı… Duvarlara yazdı, bağırdı. Kâğıtlara yazdı, ağladı. Kollarına yazdı, kanattı. Duvarlarda onun adı vardı, kâğıtlarda ve kollarında da. Her yerde o vardı.
Karar verdi…
Vakit kaybetmeden sırt çantasını alarak sevdiğinin oturduğu eve doğru koşmaya başladı. Kaybedecek bir saniyesi bile yoktu. Saatlerce koştu, bir an bile durmadı. Aşk nefes olup dolarken ciğerlerine, özlem bir anne oldu ve bir anne şefkatiyle bez koydu terli sırtına.
Kapıyı çaldı…
Kapıyı açan sevdiğiydi ve onun gözlerine bakarak “İkimizin ancak ölünce birlikte olabileceğini söylemiştin hatırlıyor musun? Bundan sonra hep birlikte olacağız” dedi ve apartmanın merdivenlerini çıkarken sırt çantasından çıkardığı silahla önce sevdiğine, sonra da kendi kafasına bir el ateş etti.
Kana bulanmış merdivende yatan cesedi gülüyordu…

 
 

Aşk Kapıyı Çalınca

Hep özlediğim, beklediğim aşkın böyle aniden kapımı çalıvereceğini, izin almadan yüreğimde bir köşeye yerleşeceğini hiç düşünmememiştim. Göz göze geldiğimiz anda. Başımdan aşağıya buzlu su dökülmüş gibi hissettim.
Bakışları içimi titretti, bilmediğim, tanımadığım bir dünyanın kapıları açılıverdi önümde... Kimde, neydi, hangi sınıfta öğrenciydi, daha önce onu görmemiştim. Bütün gün bu sorularla boğuştum. İlk şoku atlatıp kendime geldiğimde okulda onu aramaya başladım. Gerçeği öğrenmem hiç zor olmadı tabii ki! Suratıma tokat gibi çarpan gerçeği...

O okulumuzda yeni görev yapmaya başlamış bir öğretmendi çok genç olduğu için öğrencilerden ayırt etmek mümkün değildi. Böyle şeyler yalnız filmler de olur sanırdım. Oysa ben sırılsıklam aşık olmuştum. Gözleri başımı döndürecek kadar güzel olan yalnızca adını ve öğretmen olduğunu bildiğim biri, kısacık bir zamanda hayatımı değiştirivermişti.

       Ona aşık olmam benim suçum muydu? İnsan hesap kitap yaparak aşık olmazdı ki? Tamam itiraf etmeliyim, ben pek normal biri değilim. Başkalarına göre farklı yanlarım çok., özellikle de aşk söz konusuysa hiçbir zaman sıradan biri olmadım ama bu kez tamamen kaderdi. Sonunda ona söylemeye karar verdim. Madem aşık olacak kadar cesaretliydim, söyleyecek kadar da cesaretli olmalıydım.

       Söyledim. Şaşkınlığımı ifade edecek sözleri şu an ben bulamıyorum. Düşün bir kez, çat kapı bir öğrenci geliyor ve ‘’ ben sizi gördüğüm ilk andan beri seviyorum’’ diyor. Ne hissedersiniz bilemem ancak o bana karşı çok olgun, anlayışlı davrandı. Yaptığım çocukluklarla hayatını cehenneme çevirdiğim halde sevgiyle yaklaştı.. incitmemek için çok uğraş verdiğini şimdi anlıyorum oysa o zamanlar çok incitmiştim. Bir gün bana hak vereceksin demişti evet onu anlıyorum ve hak veriyorum. En doğrusunu yaptı. Zaman belki çılgın aşkımı bitirdi. Ama ona olan saygım ve sevgim sonsuza kadar sürecek.

 

Bir Bitişin Hikayesi

Tam tamına 17,5 yaşındaydım o gün. Bütün eğitim hayatımı adadığım ve sonunda başardığım üniversitemin bahçesinde onunla konuşup bir ilişkinin temellerini atmak üzereyken küçük bir çocuktum. Günü birlik ilişkilerde, geçici flörtlerden hoşlanmadığımı belirtecek kadarda büyük. Üniversite hayatinin başlangıcı bu muhteşem birlikteliğinde başlangıcı oldu. Günler büyük bir hızla geçiyor ve her gecen gün aşkımızda ayni hızla büyüyordu.

Önce toplumdan, sonra da okulumuzdan soyutladık kendimizi. Her anımızı baş başa geçirmekten, İstanbulun keşfedilmemiş yerlerin gezmekten büyük keyif alıyorduk. Onun dinine çok bağlı olması, benim bugüne kadar bilmediğim görmediğim şeyleri yapıyor olması hoşuma gidiyor, ben de her gün yeni şeyler öğreniyordum

Bu aşk romanlarından fırlamış mutlu günler daha doğrusu seneler 4 yıl sürdü. Kesintisiz 4 yıl. Bu arada o benim aileme, bende onun ailesine girmiştik. Evleneceğimiz günler sayiliydi.

       5. yılımıza girdiğimiz ilk günlerinde her şey alt üst oldu hayatımda. Senelerdir görmediğim bir arkadaşımı ziyarete gittim ve aşık oldum. Hayatımızda başka insanlar olmasına rağmen bu garip duygusal çekim bizi yakaladı, ama hemen kendimizi toparlayarak uzaklaştık. İşte yine ben eski bendim. Her şeyi çözmüş ilişkime sağlam bir şekilde dönmüştüm .- Döneme mimiydim yoksa Bir kaç ay sonra İnternet ve chat ortamını keşfettim. Seneler sonra ilk kez farklı erkeklerle konuşmak gerçekten ilginçti gelmişti. İleri gidip teflonlaşmaya ve hatta bir kaç kez görüşmeye bile vardırmıştım işi. Ama hep kendimi haklı çıkaracak sebepler aradım. Kötü bir şey yapıyordum, onu anlatmıyordum. Yada bana öyle geliyordu.

       Başka bir adama aşık olmamla başlayan kavgaların, tartışmaların yerini şimdi chat kavgaları almaya başlamıştı. Bu seferde netten yüzünü bile görmediğim bir adama aşık olmam, olayın patlama noktası oldu. Çünkü artık sözlerin yerini tokatlar almıştı. Çıktığım tatiller, görüşmeme kararları, ilişkiyi kurtarma çabaları hiçbir işe yaramıyordu. Elimizde hiçbir şey kalma misti artık. Bizi bir arada tutan o güçlü bağ,aşk,sevgi,saygı,hoşgörü. Hepsi uçup gitmişti.şaşkındım. nasıl bu hala gelebilmişti her şey. Bitmeliydi. Bitecekti. Ve bitti. 5. yıldönümümüze 1 ay kala bitti büyük aşk masalı.

       Biliyorum. Ben suçlu görünüyorum. Ama hala kendimi haklı çıkarmak için çok fazla sebep bulamıyorum. Pişman mıyım. Hayır. 23 yaşındayım artık ve elimde kalan hala bitmemiş bir okul. İlişkim bitti ama okul hala duruyor. Aşk mı bir daha asla...

Bir Gün

Bir gün hayatımdan ördürürcesine çıkacaksın ve ben seni hep son günkü halinle hatırlayacağım. Senin en güzel halin neydi diye düşünüyorum. Ve içimden bir ses yıllar öncesine götürüyor beni...

Seni her halükarda içimde hissedebiliyorum. İşte olayımın en güzel yanı bu. Sen ne kadar anlayabilirsin bilemiyorum. Ama benim gibi her şeyden ve herkesten uzak bir hayatın olmasaydı bunun ne demek olduğunu anlardın. Seni anlıya biliyorum sevdiklerin ve sana destek veren herkesin yanında ağlamak bile senin doğal. Benim için lüks olan her şey sana doğal geliyor.

Şimdi yatıyorsundur. Bir sigara yakmış yatağının ucunda yaşadıklarını ve benim sana söylediklerimi ve hatta yaşadıklarının bir hata olduğunu düşünüyorsundur. Kanayan yarayım senin için biliyorum. Bir hata. Bir yanlış. Oysa sadece sevmiştim seni. Hala aklımın bir ucundan çıkmıyorsun. Son kez çıkmayan olacaksın. Seni asla unutmayacağım. Yerlerde sürünüp yok olsam, evlenip çocuk sahibi olsan ve adım bir yana, dünyada olduğumu unutsan ben yine bıraktığın yerde olacağım.

Parktaki çocuklara bakıp seni yaşayacağım. Söküp atmam gerek içimden seni. Hayatımın kalanını sensiz yaşamayı öğrenmeliyim. Ve öyle ki hiç sızlamamalı içim seni gördüğümde. Sen utanmalı, sen başını eğmelisin. Yaptıklarından utanmalı, iliklerine kadar üşümelisin yazın kavurucu sıcaklığında...

Ama olmaz bunu sana yakıştıramam. Sen bunları yaşamamalı, görmemelisin. Korkma yavrucuğum ben gizli bir köşeden seyreder sonra usulca kaybolurum. Sen hiç görmezsin beni. Belki bir gün ortak bir tanıdığımızdan haberlerimi alırsın. Olur da hakkımda kötü bir şeyler duyarsan ne olur kulak asma yalandır mutlak. Senin üzülmen için söylenmiştir.

İçim yanıyor kimseye anlatamıyorum. Hoş sen bile anlayamadıktan sonra kim anlasın. Bana güldüklerini biliyorum bunu iliklerime kadar biliyorum. Varsın olsun, gülsünler, ben biliyorum içimdekileri. Yorgun bedenimi yıldızlara taşıyacaklar bu benim en mutlu günüm olacak. Sevdiklerimi oradan görebileceğim. Bir kahve telvesi, bir sigara dumanı kadar yakın olacağım sana. Sana ve sevdiğim tüm insanlara.

Son bir sevgi son bir mutluluk yakaladım seninle, belki de çok kısaydı kimileri için. Nereden bilsinler benim için bir ömre bedel olduğunu. Ben gözlerimde yaşadım bu aşkı ve yine gözlerimde bıraktım umutlarımı. Bunları bir gün okuyacak mısın? Okurken ağlayacak mısın bilemiyorum. Ama beni anlayabilmen için çok zaman geçmesi gerekiyor belki yüzyıllar. Yalnızları oynuyorum sen bile farkında olmadan. İşte ben buyum, kimsenin istemediği, kimsenin anlamadığı. Anlamak istemediği. Uykuların en tatlısı senin için olsun canımın içi...

Dönerim Demiştin

Soğuk bir sonbahar akşamıydı. Hava kararmış, yağmur başlamıştı. Düşlerimize yağmur yağıyordu ellerimizi. Gözlerin donuk bedenin halsizdi. Gizli bir el kalkış hazırlanan otobüse binmek için seni sürükler gibiydi.
Sanki kalmak istiyordun. “baharda dönerim” demiştin hatırlıyor musun ?” Sakin beni unutma bekle.”
Ben seni unutmadım sevgili, ben seni unutmadım. Bütün kış baharda döneceğin günün hayaliyle ısındım. Minik öpücüklerle uyandırıp güneşin doğuşunu gösterecektim sana. Çiçeklerin, denizin, kumasalın, güneşin tadına birlikte varacak , gün batımlarında denizle birleşen ufuk çizgisini birlikte seyredecek, ay ışığında mutluluk şarkımızı söyleyecektik.


Yalan değil kaçamak sevdalara takıldım yokluğunda bir süre. Sana benzeyen her şeyi sevdim ben. Sevdiği her şeyde senden izler vardı. Aradığımı buldum sandım ama yanıldım , bulduğum sen değildin. Olmadık zamanlarda aklıma düştün, zamansız yaralandım. Her sabah seni bulmak için yolara düşmek geldi içimden ama gidemedim. 

 

 

Evliliğin Mutlu Öyküsü

Ben 32 yaşında evlilikte altı yılını doldurmuş bir kadınım. Eşim ile 2000’in Ekim’in de çalıştığım bir klinikte karşılaştım. Onu ilk defa merdivenlerden inerken gördüm. Gözlerimi ondan alamamıştım oda bana ısrarla bakmıştı. Oysa hiç beğeneceğim bir tip değildi. Sarışındı üniversite öğrencisi idi ve benden küçüktü.
Ama ben bir anda ona kapılmıştım. Bir süre sonra odama yanını bir doktor arkadaşla geldi. Onunla tanışmak istediğimi söyledim ve tanıştım.

Tanışmamızdan sonra hemen her gün çeşitli sebeplerle kliniğe geliyordu. Bu çok hoşuma gidiyordu. 3-4 gün sonra benimle çıkmak istediğini, ve niyetinin ciddi olduğunu belirtti. Bu beni biraz korkutmuştu. Teklifini yaşı nedeniyle kabul edemeyeceğini söyledim. Ama o ısrarlıydı. Biraz düşünmemi söyledi. Yine de kabul etmeyecektim. Çünkü ondan 2,5 yaş büyüktüm ve bu benim için önemliydi.

Ama bir başka doktor arkadaşın ısrarı üzerine onunla çıkmaya karar verdim. Kendinden emin konuşması bana güven verdi. Onun yanında kendimi mutlu hissediyordum.

       Tanışmamızın üzerinden 1 ay geçmişti ve artık evlilik planları yapıyorduk. Ama ailesi evlilik planımıza karşı çıktı. O bir su istasyonu işletiyordu, bende bir klinikte çalışıyordum. Ailesi bizim geçinemeyeceğimizi söylüyordu. En önemlisi ben tesettürlüydüm. Ailesinin tehditlerine rağmen biz gizli bir evlilik yaptık. O gün bizim için hem mutlu hem üzücü bir gündü. Nikahta ikimizin ailesinden kimse yoktu. Biz yine de çok mutluyduk ve hala da mutluyuz. Geçirdiğimiz maddi ve manevi zorluklara rağmen ona olan aşkım her geçen gün büyüyor. Ona her baktığımda içimde sevgi ve mutluluk doluyor ve bu 6 yılın sonunda ondan gün içindeki birkaç saatlik ayrılık bile bana zor geliyor. Onu çok özlüyorum. Emin olun onunla evlendiğim için Allah’ a şükrediyorum, ömrümün sonuna kadar da hislerimin aynı şekilde devam etmesini istiyorum.

      Evlenmeye karar verdiğim zaman ona böyle aşık olacağımı düşünmemiştim. Sadece benim için uygun bir kişi diye düşünmüştüm. Oysa şimdi ona gerçekten aşık olduğumu ve her geçen gün aşkımın arttığını hissediyorum. Çünkü ben onu kendimden çok seviyorum. İki bedenin bir bedende olabileceğini düşünmezdim ama oluyormuş. Onu kaybetmem demek kendimi kaybetmem demek. Onsuzluğu düşünmek bile istemiyorum. Herkesin bu duyguyu hissedebilmesini istiyorum...

Hayat Mucizesi

İnsanlar hayatı boyunca ektiklerini biçiyorlar. Ben buna hayatımın her döneminde şahit oldum. Şimdi anlatacaklarım beni hayata dair çok güvensiz biri yaptı. Bu, belki de bana verilen en büyük cezaydı.
 

1992 senesinde çalıştığım tekstil firmasına iş veren büyük bir firma vardı. Bu firmadaki ihracat müdürü ile çok iyi anlaşıyorduk. Hatta daha sonra beni de yanlarına aldılar. Ben de işimde iyi ve çok çalışkandım. Hırslıydım; çünkü para kazanmam lazımdı. Asla bir ev kadını olmayı da düşünmüyordum. Bu insan evli ve iki çocuk babasıydı. Ama bu bizim sevgili olmamızı engellemedi. O dürüst, biraz içine kapanık, hayatı işten eve evden işe geçen, bense hayatın tadını çıkarmayı bilen, işimde ilerlemek zorunda olan çılgın; ama dürüst bir kızdım. (Şimdi hem evli insanla birlikte olup hem de dürüst olunur mu diyeceksiniz. Ama o ayrı bir tartışma konusu olabilir.)

 
İkimizde isteklerimiz bakımından birbirimizi tamamlamıştık. O bana aşıktı; ama ben sadece hoşlanıyordum. Bunu ona da söyledim. Bana bir ev tuttu. Benim onun evliliğine zarar vermeyeceğimden emindi. Çünkü, bunu asla yapmadım. Yalnız beraber olduğumuz senelerin sayısı arttıkça bana daha çok düşkünleşti ve evden çıkmaz oldu. Ben gezip tozarken, o anlaşmamız dişında eve gelip sabahlara kadar beni bekler duruma gelmişti. Ama ben O evine gittiği günler onu hiç rahatsız etmediğim gibi bu durumu yüzüne de vurmuyordum. Ama artık beşinci senenin sonuna doğru işler değişti ve evlenmeyi kabul ettim. Eşiyle konuştu, her şey yolundaydı ta ki izlendiğimizi ben farkedene kadar. Polislerin eve gelip onu araması arasında fazla gün yoktu.


Değişik işler yapmaya başlamıştı, aslında gizli telefon görüşmelerinden anlamam lazımdı; ama eşi ile konuşuyordur diye önemsemedim. Meğer insanlardan para toplar ve sadece faizlerini ödermiş, tabii tıkanana kadar işler yolundaymış. Hatta bir kaç can dostuma yardım olsun diye paralarını ona verip işletmesini istemiştim. Sonunda kaçtı gitti, yok oldu. Hayallerim, evim, arabam, senelerim vs.onunla gitti. Hepsini satarak arkadaşlarımın paralarını ödedim; ama artık ben bir hiçtim, koca bir hiç. Her şey yavaş yavaş geçiyor, sağlığıma kavuşuyorum. Ama hayatta hiçbir şeye güvenim kalmadı, bana her yaklaşana düşman muamelesi yapıyorum. Arkadaşlarımı tanıdım bu arada ve ne kadar yalnız olduğumu fark ettim. Belki ektiğimi biçmiştim, belki de haketmemiştim...

 

 

 

 

 

 

 

Sitene Ekle

 
 
  Bugün 48 ziyaretçikişi burdaydı!  
  Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol